Güneş'ten yaklaşık 10 milyar kat daha büyük olan bir karadelikteki patlama görüntüleri yayınlandı. Dünya'dan yaklaşık 2.6 milyar ışık yılı uzaklıkta bulunan MS 0735.6+7421 ismindeki galakside yaşanan patlama, evrende kaydedilen en büyük patlama olarak tarihe geçti.
Bahsi geçen karadelik çevresinde yaşanan patlamayla beraber karadeliğin toplamda 600 milyon Güneş'e eş değer kütleyi içinde tuttuğu tahmin ediliyor. Chandra ve Hubble Teleskopları'ndan elde edilen verilerin birleştirilmesiyle oluşturulan görüntülerdeki pembe ve kırmızı rengindeki alanlar 600 bin ışık yılı genişliğinde bir alanı kaplıyor ve enerji boşalımını gösteriyor.
Yapılan açıklamalara göre, patlamanın merkezinden ses hızından daha hızlı olarak 1 milyon ışık yılı uzaklığa kadar gaz püskürtüldüğü belirtiliyor.
21 Kasım 2015 Cumartesi
Paralel Evrenler Kanıtlandı Mı?
Astrofizikçi Ranga-Ram Chary, paralel evrenlerin izlerine rastlamış olabileceğini açıkladı. Sonuçları Astrophysical Journal'da yayınlanan araştırmada, Chary, Büyük Patlama'dan yaklaşık 100 bin yıl sonrasını incelediği sırada beyaz noktaların varlığını farketti.
Araştırma için kozmik mikrodalga arka plan modelleri kullanan Chary, ilk önce Büyük Patlama'dan 100 bin yıl sonrasından elde edilen verilerden yıldız, toz ve gazları kaldırdı. Geriye kalan parlak noktaları inceleyen astrofiziçki bu noktaları paralel evrenlere açılan kapılar olabileceğini öne sürdü.
Teorinin yeni olduğuna dikkat çeken Chary, büyük kanıtlara ihtiyaç duyulduğunu da araştırmasında belirtti.
Paralel Evren teorisine göre birden fazla evren bulunuyor ve bu evrenler belirli koşullar göz önünde bulundurulduğunda benzer özellikle taşıyor. Belki de bir ikizimiz başka bir evrende bize benzer şartlarda yaşıyor olabilir. Bu teori hakkında oldukça ilginç romanlar ve hikayeler vardır. Tavsiye edilir.
Araştırma için kozmik mikrodalga arka plan modelleri kullanan Chary, ilk önce Büyük Patlama'dan 100 bin yıl sonrasından elde edilen verilerden yıldız, toz ve gazları kaldırdı. Geriye kalan parlak noktaları inceleyen astrofiziçki bu noktaları paralel evrenlere açılan kapılar olabileceğini öne sürdü.
Teorinin yeni olduğuna dikkat çeken Chary, büyük kanıtlara ihtiyaç duyulduğunu da araştırmasında belirtti.
Paralel Evren teorisine göre birden fazla evren bulunuyor ve bu evrenler belirli koşullar göz önünde bulundurulduğunda benzer özellikle taşıyor. Belki de bir ikizimiz başka bir evrende bize benzer şartlarda yaşıyor olabilir. Bu teori hakkında oldukça ilginç romanlar ve hikayeler vardır. Tavsiye edilir.
Uluslararası Uzay İstasyonu 15 yaşında
2 Kasım 2000 senesinde ilk görevini Astronot Bill Shepherd'ın liderliğinde yapan Uluslararası Uzay İstasyonu (UUİ) 15. yaşını kutlamanın gururunu yaşıyor.
Inşa edilmesi ve bakımı için 180'den fazla uzay yürüyüşü yapılan 400 km yükseklikteki istayon, 15 ülkenin iş birliğiyle görevini sürdürüyor. 15 sene içerisinde 17 ülkeden 220 astronot ve kozmonotun görev yaptığı UUİ, 3 milyar dolar yıllık masrafı ile uzay istasyonu araştırmalarında kritik öneme sahip.
NASA Naşkanı Charles Bolden, UUİ'yi küresel işbirliğinin bir planı gibi gördüğünü belirtirken. 15 ülkeden binlerce insanın bu yapılanmaya katkı yaptığını açıkladı. 45'inci Keşif Görevi'nin lideri olan Scott Kelly 'UUİ'de yürütülen programların bize öğrettikleri için son derece şanslıyız" açıklamasında bulunarak istasyonun önemini vurguladı.
Inşa edilmesi ve bakımı için 180'den fazla uzay yürüyüşü yapılan 400 km yükseklikteki istayon, 15 ülkenin iş birliğiyle görevini sürdürüyor. 15 sene içerisinde 17 ülkeden 220 astronot ve kozmonotun görev yaptığı UUİ, 3 milyar dolar yıllık masrafı ile uzay istasyonu araştırmalarında kritik öneme sahip.
NASA Naşkanı Charles Bolden, UUİ'yi küresel işbirliğinin bir planı gibi gördüğünü belirtirken. 15 ülkeden binlerce insanın bu yapılanmaya katkı yaptığını açıkladı. 45'inci Keşif Görevi'nin lideri olan Scott Kelly 'UUİ'de yürütülen programların bize öğrettikleri için son derece şanslıyız" açıklamasında bulunarak istasyonun önemini vurguladı.
Güneş Sistemi'nde Yeni Gök cismi
Japonya'daki Subaru Teleskobu ile yapılan gözlemler neticesinde Güneş'ten 15.5 milyar km uzaklıkta bir gök cismi keşfedildi. Güneş Sistemi içinde başka bilinmeyen gök cismi olup olmadığı sorusuna ışık tutması bekleyen ve V774104 olarak adlandırılan gök cisminin bir yıl boyunca inceleneceği açıklandı.
Yapılan keşif hakkında konuşan, ABD'li bilim insanı Scott Sheppard, V774104'ün önemli bir keşif olduğunu ve Güneş Sistemi'ndeki bilinmeyenler hakkında ışık tutabileceğini dile getirdi.
Yapılan keşif hakkında konuşan, ABD'li bilim insanı Scott Sheppard, V774104'ün önemli bir keşif olduğunu ve Güneş Sistemi'ndeki bilinmeyenler hakkında ışık tutabileceğini dile getirdi.
Uzayda Madencilik Yasası
ABD kongresinin onayladığı uzayda maden araştırmalarına ve ortaya çıkan madenleri Dünya'ya getirme olanağı tanıyan yasa büyük tartışma yarattı. Ortaya konulan yasa tasarısına göre, uzayda faaliyet gösteren ABD'li şirketler maden toplayabilecek ve bu madenleri ABD adına Dünya'ya getirebilecek.
Barack Obama'nın henüz onaylamadığı yasa ülke içinde de tartışma konusu. Nitekim bazı siyasiler böyle bir yasanın diğer ülkelerin haklarını ihlal etmek anlamına geleceğini, Rusya ve Çin gibi ülkeleri kızdıracağını savunuyor. Tabi geriye kalan 200'den fazla ülkenin ve o ülkelerde yaşayan insanların haklarını düşünen yok.
Ancak eğer uzay teknolojisi gelişirse ve ABD uzayı daha fazla kullanmaya ve kaynak çıkarmaya başlarsa, Dünya'da bir zamanlar yaşanan insan ayrımcılığı ve sömürgeciliğin yeni bir boyutunu yaşayabiliriz. Tabi bu sefer kaynak iş gücü olarak görülen insan olur.
Barack Obama'nın henüz onaylamadığı yasa ülke içinde de tartışma konusu. Nitekim bazı siyasiler böyle bir yasanın diğer ülkelerin haklarını ihlal etmek anlamına geleceğini, Rusya ve Çin gibi ülkeleri kızdıracağını savunuyor. Tabi geriye kalan 200'den fazla ülkenin ve o ülkelerde yaşayan insanların haklarını düşünen yok.
Ancak eğer uzay teknolojisi gelişirse ve ABD uzayı daha fazla kullanmaya ve kaynak çıkarmaya başlarsa, Dünya'da bir zamanlar yaşanan insan ayrımcılığı ve sömürgeciliğin yeni bir boyutunu yaşayabiliriz. Tabi bu sefer kaynak iş gücü olarak görülen insan olur.
Rusya ve Avrupa Ay'a Gidiyor / Lunar-27
Rusya ve Avrupa Uzay Ajansları iş birliği yaparak Ay'a üs kurmayı planlıyor. 2016 yılında başlaması beklenen proje kapsamında uzay ajansları Ay'da yaşam destek ve araştırma üsleri kurmak için çalışacak.
Lunar-27 ismi verilen proje kapsamında, ilk görevler robotlar tarafından gerçekleştirilecek. Ancak Ay'a yolculuklar bu defa Ay'ın pek fazla bilinmeyen güney bölümüne gerçekleştirilecek.
Yapılan açıklamaya göre, ilk etapta Ay'a gönderilecek robotlar Ay'da suyu ve yaşam belirtisini arayacak. Ay'da suyun bulunamaması durumunda Ay'a kalıcı insanlı üs kurma projesi biraz daha ertelenecek.
Ay'ın güney bölümünün daha soğuk ve karanlık olduğu biliniyor.
Lunar-27 ismi verilen proje kapsamında, ilk görevler robotlar tarafından gerçekleştirilecek. Ancak Ay'a yolculuklar bu defa Ay'ın pek fazla bilinmeyen güney bölümüne gerçekleştirilecek.
Yapılan açıklamaya göre, ilk etapta Ay'a gönderilecek robotlar Ay'da suyu ve yaşam belirtisini arayacak. Ay'da suyun bulunamaması durumunda Ay'a kalıcı insanlı üs kurma projesi biraz daha ertelenecek.
Ay'ın güney bölümünün daha soğuk ve karanlık olduğu biliniyor.
Mars'ta Yok Olan Tepeler
Bilim insanı Shoshanna Cole, Mars'ta yok olan bazı kraterlerin neden yok olduğuna dair bir teori ortaya attı.
Mars'ta bulunan Gusev Krateri'ne bağlı Husband ve Columbia tepeleri yıllar içinde yavaş yavaş yok oldu. Bu durumun sebebini araştıran Cole, Mars'ta yaşanan volkanik patlamalar sonucu ortaya çıkan asitli bulutlarun bu tepelerin ortadan kaybolmasında etkili olmuş olabileceğini öne sürdü. Araştırma ışığında tepelerin ilk ve son halleri de yayınlandı.
Araştırma kaynağı: http://www.geosociety.org/news/pr/2015/15-82.htm
Mars'ta bulunan Gusev Krateri'ne bağlı Husband ve Columbia tepeleri yıllar içinde yavaş yavaş yok oldu. Bu durumun sebebini araştıran Cole, Mars'ta yaşanan volkanik patlamalar sonucu ortaya çıkan asitli bulutlarun bu tepelerin ortadan kaybolmasında etkili olmuş olabileceğini öne sürdü. Araştırma ışığında tepelerin ilk ve son halleri de yayınlandı.
Araştırma kaynağı: http://www.geosociety.org/news/pr/2015/15-82.htm
Yeni İddia: Mars'ta Heykel Kalıntısı
Uzayda canlı aramaktan ve bu konu hakkında komplo üretmekten bıkmak usanmak bilmeyen bir kitle var. Bu kitle son olarak Mars'ta heykel kalıntısına benzer bir taş keşfetti. "Mars'ın eski tanrısı" olarak adlandırılan heykel benzeri yapı medyada da yer buldu.
Son yıllarda Mars'taki her noktayı incelemeye çalışan komplocular insan yüzünden elbiseye, sürüngenden oturan insana kadar yüzlerce taş keşfetti. Bunların hiçbiri NASA ve benzeri bir kurum tarafından ciddiye alınmadı. Ancak yine de benzerlik görenleri şaşırtıyor.
Bilindiği kadarıyla şu an için Mars'ta canlı yaşam bulunmuyor. Fakat son zamanlarda bulunan sıvı su ve atmosfer kalıntıları Mars'ta bir zamanlar yaşam olma ihtimalini güclendiriyor.
Son yıllarda Mars'taki her noktayı incelemeye çalışan komplocular insan yüzünden elbiseye, sürüngenden oturan insana kadar yüzlerce taş keşfetti. Bunların hiçbiri NASA ve benzeri bir kurum tarafından ciddiye alınmadı. Ancak yine de benzerlik görenleri şaşırtıyor.
Bilindiği kadarıyla şu an için Mars'ta canlı yaşam bulunmuyor. Fakat son zamanlarda bulunan sıvı su ve atmosfer kalıntıları Mars'ta bir zamanlar yaşam olma ihtimalini güclendiriyor.
Yüzey Sıcaklığı 1000 Derece Olan Gezegen Keşfedildi!
Warwick Üniversitesi'nden bilim insanları çetin atmosfer şartlarının hakim olduğu bir gezegen keşfetti. 63 ışık yılı uzaklıkta yer alan ve yüzey sıcaklığının 1000 dereceyi aştığı bu gezegende saatte hızı 8.700 km hıza ulaşan rüzgarlar hakim.Vulpecula Takımyıldızı'nda bulunan ve HD 189733b ismi verilen gezegenden elde edilen veriler dikkate alındığında adeta bir "cehennem".
Bilim insanlarının keşfettikleri bu gezegen hakkındaki tüm araştırmalar The Astronomical Journal Letters'ta yayınlandı.
Bilim insanlarının keşfettikleri bu gezegen hakkındaki tüm araştırmalar The Astronomical Journal Letters'ta yayınlandı.
Bir Gezegenin Oluşum Süreci İncelendi!
Arziona Üniversitesi'nde görev yapan bilim insanları bir ilke imza atarak gezegen
oluşumlarını incelemeyi başardı. Daha önceki yıllarda bilim insanları gezegenleri sadece oluşumlarından sonra inceleyebiliyordu.
Nature dergisinde yayınlanan makalede geçtiğimiz yıllarda keşfedilen ve LkCa15b ismi verilen bir bebek gezegenin gözlemleri yer alıyor.
oluşumlarını incelemeyi başardı. Daha önceki yıllarda bilim insanları gezegenleri sadece oluşumlarından sonra inceleyebiliyordu.
Nature dergisinde yayınlanan makalede geçtiğimiz yıllarda keşfedilen ve LkCa15b ismi verilen bir bebek gezegenin gözlemleri yer alıyor.
18 Kasım 2015 Çarşamba
Güneş Sistemindeki En Uzak Gök Cismi Keşfedildi
Astronomlar, yeni yaptıkları açıklamada Güneş sisteminde şimdiye kadar keşfedilmiş en uzak gezegeni keşfettiklerini duyurdular.
Plüton‘dan neredeyse 3 kat daha uzak olan ve cüce gezegen sınıfına sokulan bu yeni kaya parçasına resmi olarak V774104 adı verildi.
Keşif Japonya’nın Hawaii’de bulunan 8 metrelikSubaru Teleskobuile yapıldı.
Güneş’e uzaklığı yaklaşık 15,4 milyar km ya da diğer değişti 103 astronomik birim* olan cüce gezegenin çapı ise yaklaşık 480 ile 960 km arasında. Henüz çok yeni olan bu keşif hakkında bildiklerimiz sınırlı.
Örnek olarak cüce gezegenin yörüngesel özelliklerini çözebilmek için biraz daha zaman gerekiyor.
Bilindiği üzere bu gezegenin keşfinden önce Güneş Sistemindeki en uzak gök cismi 2005 yılında keşfedilen ve Güneş’e uzaklığı 97 astronomik birim olan Eris cüce gezegeniydi.
V774104 keşfi hiç şüphesiz Güneş sisteminin bilinmeyen özelliklerini öğrenmemizde bizi bir adım daha öne taşıyacak.
İlk olarak Güneş sisteminin bildiğimiz belki daha büyük olduğunu anlayabileceğiz.
Ayın Karanlık Yüzünü Gizleyen Gelgit Kitlenmesi Nedir?
Çekim kilitlenmesi, kütleçekim kilidi gibi çeşitli isimlerle adlandırılan “Gelgit Kilitlenmesi” Ay’ın Dünya çevresinde hep aynı yüzü dönük biçimde dönmesi anlamına gelmektedir.
Bundan dolayıdır ki Ay’ın sadece bir yüzünü görürüz, arka yüzü hep karanlıktır. Tıpkı dedikleri gibi “Ay’ın Karanlık Yüzü”
İşin aslı bu olay Güneş sisteminde yer alan tüm büyük uydularda yaşanmaktadır. Peki bu nasıl gerçekleşmektedir, bu yazıda Gelgit Kitlenmesi’ni ele alacağız.
Ay’a bakalım, muhteşem birşey değil mi? Elimize güzel bir dürbün ya da ufak da olsa bir teleskop alalım ve merceğini Ay’açevirelim.
Bu gece tek doğal uydumuz yüzeyinde bulunan dev kraterleri ve antik lav vadilerini görebiliriz. Muazzam bir görsel şölen olur bizim için.
Yarın teleskobumuzu yine Ay’a çevirelim. Aynı yerlerin hiçbir oynama olmadan yeniden gördüğümüzü anlayacağızdır. Ve bunun açıklaması şudur: Her zaman Ay’ın sadece tek bir tarafını görmemiz. O da şuan gördüğümüz tarafı.
İmkanımız olsaydı ve Dünya’ya uzaktan bakabilseydik. Ay’ın Dünya çevresinde hep aynı açıda döndüğünü görürdük. Peki Ay görünmeyen tarafında ne saklıyor?
Bildiğimiz kadarıyla Güneş sisteminde bir gök cisminin diğerinin kütle çekim etkisiyle kitlenip ona hep aynı tarafını göstermesi fenomeni sadece Ay için geçerli değil.
Jüpiter ve Satürn‘ün bütün büyük uydularında aynı fenomen gerçekleşmektedir. Hatta Plüton ve onunla boyut bakımından benzer olan uyhdusu Şaron’da bile gelgit kitlenmesi vardır.
Astronomlar bu kozmik fenomene gelgit ya da diğer adıyla kütle çekim kitlenmesi adını vermişlerdir çünkü bu olay tam olarak gök cisimlerinin kütle çekim etkisi ile ilgilidir.
Kütle çekim etkisini tanımlamak gerekirse Dünya Ay’a bir kütle çekimi uygulamaktadır. Tabi bu kütle çekimin etkisi Ay’ın Dünya bakan tarafında, karanlık yüzünden daha fazladır.
Kendi ekseni çevresinde dönmeye çalışan Ay’ın arka yüzü, Dünya’nın ön yüzüne uyguladığı daha fazla kütle çekim kuvveti nedeniyle daha hızlı dönmek ister. Ama ön yüz kütle çekim etkisiyle daha yavaş dönmeye başlar. Dolayısıyla Ay tam bir futbol topu şeklini alır.
Bunun önüne geçmeye çalışan Ay, bir zaman sonra Dünya çevresinde dönüş hızını kaybetmemek adına kendi eksenindeki dönme hızını yavaşlatır.
Öyle bir an gelir ki Ay’ın kendi eksenindeki dönüş hızı, Dünya çevresindeki dönüş hızına eşit olur ve Ay gelgitsel olarak Dünya ile kilitlenmiş hale gelir. Tabi bu, milyarlarca yıl önce gerçekleşmiştir. Aynı olay daha önce dediğimiz gibi Güneş sistemindeki tüm büyük uydularda yaşanmaktadır.
Çok çok uzak bir gelecekte, yaklaşık 50 milyar yıl sonra Dünya ve Ay’ın birbirlerine gelgitsel olarak kitlenmeleri beklenmektedir.
Tabi bundan önce Dünya’nın uyguladığı kütle çekim kuvveti Ay’ın tamamen dönmesini durduracak ve Ay gökyüzünde asılıyor gibi gözükücektir.
Uzay hakkında bilinen bazı bilgiler..
2013'te ABD'de yapılan ankete göre Amerikalıların %7'si Ay'a gidiş olmadığına inanıyor.
4.5 milyon yıl önce, Mars büyüklüğünde bir uzay cismi dünyaya çarptı ve uydumuz Ay'ı oluşturdu. Aynı zamanda dünyanın eksenini hafifçe değiştirdi.
ABD uzayda beş kez nükleer deneme yapmış.
Açık Bir Gecede, Çıplak Gözle Binden Fazla Yıldızı Görmek Mümkündür
Astronotlardan önce Ay yörüngesine kaplumbağa gönderilmiştir.
Ay gündüzleri ortalama 107 °C, geceleri ise ortalama -153 °C civarındadır.
Ay Pluto'dan 4/1 oranında daha büyüktür.
Ay güneşten 400 kat küçük olmasına rağmen, Dünya ile aralarındaki mesafeden de 400 kat daha uzakta olduğu için güneş tutulmalarında Ay ve Güneş aynı boyda gözükür.
Ay üzerine 6 adet bayrak dikilmiştir ve bunların 5 tanesi hala sağlam durmaktadır.
Bir Fotonun Güneşin Merkezinden Yüzeyine Olan Yolculuğu Yaklaşık 170 Bin Yıl Sürer.
Beyzbol Topu Büyüklüğünde Bir Süpernova Yıldızı Dünyaya Getirilebilseydi Ağırlığı New York'taki Empire State Binası Kadar Olurdu.
Bir insan uzay boşluğunda, tamamen korunmasız olarak en fazla 2 dakika hayatta kalabilir.
Cep telefonlarımız Apollo 11'in Ay'a iniş için kullandığından daha fazla işlem gücüne sahiptir.
Güneş Sisteminde Venüs Saat Yönünde Dönen Tek Gezegendir.
Güneş Sisteminin En Büyük Gezegeni Jüpiter'dir. Jüpiter'in İçine 1300 Tane Dünya Sığabilir.
Güneş Yerden 149 Milyon 600 Bin Km. Mesafededir. Hacmi Dünyadan 1300 Defa Büyüktür.
Güneşin Üzerinde her an 4.000.000 ton hidrojen tozu parçalanmaktadır
Her gün, uzayda yarattığımız uydu çöplüğünden ortalama olarak 1 parça Dünya'ya geri düşmektedir
Peru'da Bulunan Yıldız Kapısı
Eylül 1996 da Güney Peru'nun Hayu Marca dağlık bölgesinde kayalar üzerine kazınmış gizemli dev bir kapı figürü keşfedildi. Hayu Marca, Puno şehir merkezine 35 kilometre uzaklıkta bulunan ve bölgede yaşayan yerli halk tarafından "Tanrılar Şehri" olarak nitelendirilip saygı duyulan bu özel bölge engebeli dağlık arazi nedeniyle uzun zamandır keşfedilememiştir.
Bölge henüz keşfedilmiş olmasına rağmen yerlilerce inşa edilmiş bu sıra dışı yapılar günümüz yapılarına ve gelişmiş kentsel projelere şaşırtıcı biçimde benzemektedir.
Bu oyma kapı, yerlilerce "Puerta de Hayu Marca" (Tanrıların / Ruhlar Kapısı) olarak adlandırılmaktadır. Kapı 7 metre genişliğinde 7 metre yüksekliğinde doğal bir kaya yüzüne oyulmuştur. Bu devasa yüksekliğe ve genişliğe sahip kirişin hemen içerisinde 2 metreye yakın ikinci bir kapı oyması yer almaktadır. Bu devasa yapı o bölgede doğa yürüyüşü yapan Jose Luis Delgado Mamani ilk defa fark etmiştir. 2 Metrelik bu ikinci kapı oymasının hemen merkezinde küçük bir oyuk kapı kulpu gibi durmaktadır.
Kapıyı ilk defa görüp keşfeden Mamani yerel basın ile yaptığı bir röportajda şunları söyledi.
"İlk defa bu yapıyı gördüğümde aklımı kaçıracağımı sandım..." "Ben yıllardır, defalarca rüyamda böyle bir yapının hayalini görüyordum, Sanki rüya içinde rüya gibiydi. Rüyamda dev bir kapıyı ve ona giden pembe mermer döşemeli yolu, pembe mermer heykellerini rahatlıkla seçebiliyordum. Bu yolu yürüdükçe küçük kapı açık bir halde parıldayarak başka bir aleme açılan bir tünel gibi karşımda duruyordu. Derinlerden gelen mavi parlak bir ışık etrafı aydınlatıyordu. Ben bu rüyalarımı ailemle de bir çok defalar paylaştım ve yorumlamaya çalıştık. Ve bir gün rüyalarımdaki bu kapı sonunda karşıma çıktı. Sanki o an o kapıyı görmek benim için Tanrıdan gelen bir vahiy gibiydi .. Böyle garip bir olayı yaşamak oldukça ilginçti” dedi.
Arkeoloji ne diyor
1996 yılının başlarında keşfedilen bu kapı keşfedildikten hemen sonra, Mamani, Puno, La Paz ve Lima gibi arkeoloji otoriteleri ile temasa geçilmesiyle kısa bir süre içinde arkeologlar ve İnka tarihçileri ile kuşatıldı. Yapılan araştırma ve incelemeler ilerledikçe yerli, halkta bu konu ile ilgili efsanelerini, bilgilerini bölgeye akın eden araştırmacılar ile paylaşmaya başladılar.
Bu bölgenin yerlileri ile konuştukça bu yapının "Tanrıların toprakları için bir ağ geçidi" olduğu ifadeleri ortaya çıkmaktaydı. Efsanelerden birinde “Çok uzun bir zaman önce büyük kahramanların, yeni görkemli bir yaşam ve ölümsüzlük kazanmak, tanrılara katılmak için bu kapıdan geçip gittikleri” anlatılmaktaydı.
Bir başka Peru efsanesine göre de
“İspanyol gezginlerin Peru’ya ilk adım attıkları zaman altın ve değerli taşları İnka kabilelerinden zorla yağmalayarak aldıkları sırada, Yedi ışın tapınağında Aramu Maru isimli bir rahip bir şafak vakti tapınakça kutsal sayılan bir altın diski "yedi ışınları - Tanrıların anahtarı" İspanyollardan kaçırarak Hayu Marca dağlarına sakladı. Onu izleyen rahiplerde yanına geldiklerinde Aramu Maru onlara tanrıların anahtarını gösterdi. Yapılan ufak bir ritüel sonrasında bir ışık portalı açıldı.
Altın bir disk tarafından açılan bu büyülü mavi ışık tüneli önünde duran şaman rahipleri olayı şaşkınlık içinde izlerken efsaneye göre; Rahip Aramu Maru elindeki bu altın diski diğer rahiplere verdikten sonra bu ışığın içine girerek bir daha hiç görünmemek üzere ortadan kayboldu”
Arkeologlar kapı üzerinde hemen sağ tarafında bulunan bir yumruk büyüklüğündeki daire biçimli oyuğun içine yine aynı daire biçimli bir disk yerleştirildiğinde böyle bir düzeneğin harekete geçirilmiş olabileceğini düşünmekteler.
Yıldız Vizyonları ve Enerji alanları
Bu sıra dışı antik yapıyı ziyarete gelip ona dokunanların neredeyse tamamı bu dokunuşları anında enteresan şeyler hissedip, garip deneyimler yaşadıklarını ifade edilmiştirler. Kimileri o an gözlerinin önüne gelen yıldız ve uzay vizyonlarından bahsederken kimileri ise vücutlarına akan büyük bir enerji ve duygu yoğunluğu olduğundan kimileri ise alışılmadık ritmik müzik sesleri işittiklerinden bahsetmekteler.
Bazı bilim çevreleri, bu olayların tamamen hayal ürünü olduğunu söyleseler de, diğer bir çok bilim adamı sonik tarayıcılarla yaptıkları incelemelerde gördüler ki kapının hemen arkasında iç içe geçmiş yapıların olduğu izlenimi veren bir oluşum bulunduğunu saptadılar.
Benzer yapılara daha önce Tiahuanaco ve Titicaca, yaylası ve gölü civarında da rastlanmıştı. Bu ilginç yapılar inkar edilemez birer geçiş noktası özellikleri göstermekteydiler. Yalnız gökyüzünden görülen uzun geometrik çizgiler, Güneş kapısı anıtı, piramitler, yazıtlar, enerji merkezleri ve tür yıldız geçitleri buralarda sandığımız ve bildiğimizden çok öte gizemlerin sırların olduğunu bizlere işaret etmektedir.
Özellikle son 20 yıl içinde Peru ve Titicaca Gölü civarından gelen haberlerde oldukça büyük bir UFO faaliyeti olduğunu göstermiştir. Rapor edilen ihbarların çoğu mavi küre biçimli ve parlak disklerin bu bölge üzerinde sıklıkla gözlemlendiği yönündedir.
Yukarıda sözü edilen efsane bir kehanet ile son bulur
“Bir gün tanrıların kapısı açılacak " pek çok kez ..." ve tanrılar geri dönecekler güneş gemileri ile...”
Yıldız Kapısı Nasıl Çalışır ve Yıldız Geçitleri
Basitçe amacı, 2 geçit arasında kararlı bir solucan deliği kurarak madde ve enerji iletimi sağlamaktır. Ancak iletim tek yönlüdür ve bu yön çeviren geçitten, çevrilen geçide doğrudur. Buna rağmen radyo dalgaları 2 yönlü hareket edebilir. Stargate, sürekli enerji iletimi durumunda en fazla 38 dakika açık kalabilir. İstisnai olarak, kara delikler veya muazzam enerji akımları cihazın daha uzun süre aktif kalmasına neden olabilmektedir. Stargate, asıl görevi olmasa da güneş patlaması, solucan deliğinin yolunda bir kara delik bulunması gibi nedenlerle zaman ve evrenler arasında yolculuğa da sebep olabilmektedir.
Kadimler 3 ayrı geçit tasarlamıştır. Bunlar:
1-) Samanyolu Geçidi
2-) Pegasus Geçidi.
3-) Kader Gemisi Geçitleri
4-) Süper Geçit
Yıldız Kapısı Nedir ?
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)